Bu bir ölüm-kalım savaşıdır. Ben bu savaşa, barış için katılanlardanım. Ne tek ne de çok olmam, sadece şahsiyet ve onurum beni bu yola sabitleyecektir. Allah kentinin limanından, Nuh’un gemisine bindim. İlerleme ve üretme borcumu gidermek için çıktığım bu yolda Allah’ın yeryüzündeki halifesi olmaya adayım.
Bu süreçte, sömürgeci Batı ideasını benimseyen devlet, insanı makinanın dişleri arasında öğütüp ezerken, buna sessiz kalan diğer adaylara da tepkiliyim. Bir hedef ve duruşu olmayan bu adayların yaptıkları gürültü sadece basit bir demagojiden ibarettir. Merhametsiz batıdan merhamet dileyen bu sözde müslüman adaylar yıkılan ve bozulan bu düzeni nasıl imar edeceklerdir?
Devlet hazinesini iktisatlı kullanmayan ve ekonomik bunalımlar yaşatan adaylar; partinin ve bir grubun kölesi, ruhsuz bürokrasinin çengeline takılmış bir yemden ibarettirler sadece.
Bu müsrif kişilerle ağır sanayi elde edilmeyeceği gibi üretmeyi, geliştirmeyi ve kalkındırmayı kendilerine ibadet saymadıkları sürece de, değil Allah’ın halifesi, yeryüzündeki hiç bir yere karizmatik lider olma özelliğine de sahip olamayacaklardır.
Bazı farklı düşünen adaylar da mevcuttur. Örneğin; bilimin gerilemesini İslama mâl etmeye çalışan bazı zihniyetler şuanda öğrendikleri her şeyi müslüman bilim adamlarına borçlu olduklarını unuttular.
Battani’den Piri Reis’e, Zehravi’den Farabi’ye, Evliya Çelebi’den Harezmi’ye kadar bu modern ve teknolojinin çok geliştiği bir çağda bile hiç kimsenin yapamadığını kendi çağında yapan bu değerli insanları hatırlatmak isterim.
Hezârfen Ahmed Çelebi yaptığı yapay kanatlarla 3358 metre uçarak havacılık tarihinin en önemli isimlerinden biri olmuştur. Yaşadığımız bu asırda her şey kâr ve zarar döngüsü içinde dönerken Hezarfen o gün başarısını paraya döküp kâr elde etmeye çalışsaydı bu kadar değerli olmazdı belkide.
“Yeryüzü Allah’ındır” ilkesini alnının çatısına çakıp fabrikada Allah’ın, camide Allah’ın, bilim ve ilimde Allah’ındır deyip yola çıkanlara saygımız olduğu kadar sevgimiz de sonsuzdur.
Şüheda Kızılboğa